Tebdil-i mekândaki ferahlığın adıdır
gurbet. Her veda sahnesi yeniliklere bir merhaba olsa da, geride kalanlar hep
bir özlemdir içimizde. Ve roller hiç değişmez kalan ile gidenin son sözlerinde.
Önceleri bir heyecandır hazırlıklar.
Kurulan hayallerle gelen tatlı umutlar. “Her şey güzel olacak” ile başlayan ve
tutması zor verilen sözler. Ardında bırakacağın şehri özleyeceğin aklına dahi
gelmez, zira kurtuluş koyarsın bu yolculuğun adını. Geçmişten kurtuluş ve yeni
bir hayat diye nitelendirdiğin yeni şehrin renkleri tam senliktir aslında.
Veyahut öyle sanırsın elinin uzanamadıklarını. “Nerede değilsem orada mutlu
olacakmışım gibi…” sözünden aldığın ilhamla hep uzakları seversin, hep ordadır
mutluluk adına tüm planların.
Yolculuk esnasında başlar tüm bu
düşünceleri yalanlayan gözyaşları. Ve bir bir dökülür vedadan kalanlar. Fonda
en içli şarkı çalarmışçasına, öyle karmaşık, öyle kararsız bir havayla. Alınan
kararların doğruluğu hesaplanır sonra. En kötüsü de “Gitmese miydim?” sözündeki
geç kalmışlığa yenik düşmektir. Yol bitmez ve başlar yaşanılanlar göz önünde
canlanmaya.
Bir şehri yaralarına basıp, en kanar
halinle başlarsın hayallere sığdıramadığın yeni hayatına. Başlangıçlar ve yeni
tanışmalar, ilk heyecan kalır mı uzaktayken yaşanmışlar?
İnsanoğlu bu, ki alışan ölüme bile, zor
mu sanır gurbeti, iyi oldukları haberi tatmin etmez mi bizi? Sığdıramaz küçük
kalbine tek şehri. Bundandır uzaklara merak, hep gitme isteği. Kuş misali…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder