Translate

23 Ocak 2018 Salı

4. Yıl Kutlaması


“Yazmadığınıza bakılırsa iyi olmalısınız. Bizler çoğunlukla iyi olduğumuz zaman susarız…”
Franz Kafka

     Uzun bir ara. Uzun kelimesini dahi katlayan uzunlukta. Birazı mola, birazı dinlenme, birazı telaş, birazı heyecan derken bir türlü yazmaya gelemeyen sıra. Ve derken geçen süre. Ama bir yerlerde hep bitmek bilmeyen yazma isteği ve bloğa kavuşulacak anın bekleyişi.

     Ve tabiî ki yazımın başını süsleyen canım Kafka’nın sözü. Suskunluğumun en büyük sebebi buydu. İçimden şükür dolu cümleler kurduğum zamanlar yaşadım, yazmak da istedim zaman zaman. Ama iyi olmak, mutlu olmak anı yaşamaya itti beni. Sonra yazarsın, sonra yazarsın derken o sonra bir türlü gelmedi. Ama şimdi tatili de fırsat bulup geldim işte yeniden.

     Başlanıp yarım bırakılan yazılar tamamlanmayı hala beklese de, önceliği her yıl şaşmayan yeni yaş kutlama yazısına vermek istedim. Evet biz 11.12.2017 tarihinde 4 yaşımıza girdik. Kelam-ı Kalp sizlerin sevgisiyle, bazen ihmallerimle, bazense en büyük uğraşım olup 4 yılı geride bıraktı. Büyüdü, hatta bazen çok güzel ilklere imza attı. Güç oldu. İlham oldu. Yeni kişilerle, yeni topluluklarla tanışmaya vesile oldu. Bazen bu sayfada yazılan yazılar bir başka sitede, bir dergide, bir kitapta yeni okurlarına kavuştu. Fundamenta’da, KafkaOkur’da, OnuncuKöySakinleri’nde, GüzelKelam’da, 40’lar Kulübü'nde adını duyurdu. Adından ziyade, adının geçtiği içerikler hakkında güzel yorumlarla hep gülümsetti. Hatalarına rağmen, eksikliklerine rağmen, tüm anlatım bozukluklarına rağmen bugün 20000’e gün sayar hale geldi.

     Bir annenin evladının başarısı karşısındaki sevinci gibi izledim olanları hep. Bazen eski yazılara bakıp ‘ya bunu niye yazdın ki, hadi yazdın diyelim niye paylaştın ki’ içerikli sorgu seansları geçirdim kendi kendime. En çok kendimi eleştirdim, en çok kendi beğendiğim yazılar yazmayı hedefledim. Çünkü birinin kalbine girip yaşadığı duygularda, hissettiklerinde yalnız olmadığını göstermenin yolu bundan geçiyordu öğrendim. Önce kendini tatmin etmeliydi kişi.

     Ve işte geçen 4 yılın en güzel yanı: -Biz- olmak bu sayfada. Deryadil olmak. Kelam-ı Kalp denince de aklıma ilk gelen kelime bu oluyor haliyle. “Deryadil.” Gönlü daima güzel ve geniş, her şeyi hoş gören: Deryadil. Bu sıfatın arkasına saklanıp nice sevinçler paylaştım, nice üzüntülerimde yine hep bu sayfaya kaçtım. Yazdıkça rahatladım.

     Yeni yaş yazımdan önce geçen bu uzun ihmal süresinde hazırlıklar yaptım. Yeni yazarlar keşfettim, yeni kitaplar, yeni şarkılar... Yenilendim. Ama gel gelelim eski okuduğum kitaplara dönüp altını çizdiğim cümlelerimi yeniden okumayı bırakamadım. Yeniden okudukça yeni detaylar bulmayı. Yazar burada bunu da demiş olabilir düşüncesini…

     “Bize duymak istediklerimizi söyleyen kitapları severiz.” diyor George Orwell. Kitapları dinledim. Duymak istediklerimi kitaplardan bekledim.

     Tavsiye listeleri belirledim. Zaman zaman her yazıda iliştiririm kenara köşeye onları da.
     4. yıl anısına bir öneride bulunmak istiyorum aslında sana.

     Kişisel gelişim kitaplarından rol çalmak istemiyorum ama anı yaşamanı çok istiyorum Deryadil. Ne kadar başarabildiğim meçhul. Gerçi hoş insan kendi yapmak isteyip yapamadıklarını önerir genelde. Ama inan yapmak istediğim bir şeyse eğer, faydasına inandığım içindir. İnsan eksikliklerinin farkına vardığı kadar insandır hem zaten.

     Anı yaşa Deryadil. Çünkü zaman istesen de istemesen de geçiyor. Durup ‘neler oluyor’ şaşkınlığını yaşamana dahi izin vermeden. Her gün aldığın nefes senin için bir şükür sebebi değilse, geçen zaman seni çok yoruyor. Çevrende olup bitenlerin iyi yanlarını yakalayamazsan eğer, geçen zaman pişmanlığın oluveriyor. Buna izin vermemek adına anı iyi yaşa.

     Gereksiz hüzünlerin sancısı sarıyor ya bazen en hassas yanlarını. Öyle zamanlarda dinle diye bırakıyorum şimdi buraya bu notaları: İçinde yağan yağmurlar gözlerine kadar geldiğinde dinle ve gel kendine: Kiss the rain. Ve hatta yazının devamında da sana eşlik etmesini istersin belki de.

     Anı yaşa diyoruz ya hani, Aman diyeyim anı yaşayayım derken çok da sahiplenme dünyayı.

     “Dedemizin nesiydi ki bu dünya Şi'ra, bizim neyimiz ola. Ölmeye geldik işte hepsi bu...” diyor Cem Mehmet Eren. Sahi dünya kime kaldı ki bize kalsın. Kim baki kaldı ki biz kalalım. Adınızı bilen son kişi de öldüğünde dünyaya gelmemiş gibi olacaksınız diyorlar ya, öyle işte. Çok da zorlamaya gerek yok yani. Çok da fazla hırs yapmaya, çok da fazla koşturmaya, çok da fazla ağlamaya, hatta çok da fazla mutlu olmaya…

     Daha fazla dağıtmadan konuyu, azığımın birazını da yeni yazılara ayırmak isteyerek bitirelim 4. Yaş kutlamamızı. Yeni yaşlar, yeni umutlar getirsin daima. Yeni başarılar, yeni okurlar, yeni yorumlar, yeni kelimeler, yeni hisler, yeni mutluluklar… Ama tüm bu yenilikleri bekleyebilmek için sabrımız da artsın yeni yaşımızda.

     Tarık Tufan’ın bir sözü güç olsun bizlere bu tüm yenilikleri bekleyişimizde:

     “Biraz daha zaman. Dilimin ucundaki kelimeler bu kış da uçmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler. Biraz daha zaman…” Kelam-ı Kalp için de geçerlidir belki de bu söz. Belki de 3. Yaşında dilinin ucunda kalan, uçmayan kelimelerin özgürlüğü olur bu 4 yaş. Biraz daha zaman…