Translate

17 Şubat 2014 Pazartesi

Milena'ya Mektuplar-I


Kafka ve Milena’nın imkansız denecek uzaklıktaki aşkı bu satırlar. Aşk denebilir mi tartışmaya açık ama bir sevginin eseri bu mektuplar. Görmeden, kilometrelerce uzağa duyulan, engel tanımayan bir sevgi örneği. Ve eski zamanların en güzel, en özlenesi hatırası olan mektuplaşmalar.

Bu kitap bir vasiyetin reddedilişi, Kafka’nın yakılmasını istediği ama arkadaşının bu satırları yok etmeye kıyamadığı, bir yolunu bulup günümüze kadar gelen mektuplar bunlar. Milena’nın vasiyeti yerine getirilmiş bir bakıma, kitap yalnızca Kafka’nın mektuplarından oluşmakta fakat bu aralarındaki sevgiyi anlamamıza yetiyor. Peki kim bu Kafka? Kim bu sevgili bayan Milena? Nerede kesişmiş yolları?

Franz Kafka; 1883 yılında Prag’da doğdu. Tüm iş yoğunluğuna rağmen edebiyatı öyle sevdi ki buna ayırdı işten kalan vakitlerini, en çok da onu uykusuzluğa iten gecelerini. Yaşadığı uykusuzluk ve yorgunluk bir takım sağlık problemlerine neden oldu. Bu sağlık problemleri arttıkça yerini şiddetli baş ağrılarına ve sinir bozukluklarına bıraktı. Depresyon teşhisinden sonra konuldu verem teşhisi. Kafka bunu hiç kabul etmedi ama bu hastalık gün geçtikçe onun erimesine neden oldu. İşte tam böyle bir anda geldi Milena’nın mektubu, ilaç gibi.

Milena Jesenska, 1896 yılında Prag’da doğdu. Kendisi on üç yaşındayken kaybettiği annesinin eksikliği, babasının ilgisizliği derken kısa süreli bunalımlara neden oldu Milena’da. Edebiyata olan ilgisi o dönemin yazarlarından oluşan çevreye yöneltti ve orada tanıştı eşiyle. Ernst Pollak ile evlenmesi babasıyla arasındaki bağları tamamen kopartmış olsa da Milena bu evlilikte mutlu olacağına inandı. Fakat eşiyle de yaşadığı sıkıntılar onu yeniden bunalıma itti. Bu süreçte makaleler yazarak ve meşhur yazarların eserlerini çevirerek sürdürdü geçimini. Bu noktada başladı Kafka ile mektupları.


Başlangıçta yalnızca Kafka’nın kitaplarını çevirmek isteyen Milena’nın soruları yer aldı mektuplarda. Fakat bu konuşmalar yerini samimiyete bıraktı zamanla. Yeri geldi ‘Siz’den ‘Sen’e geçişin bile ayrı anlamları ve mutlulukları oldu. Kafka, Milena ile tanıştıktan sonra nişanlısından ayrılsa da Milena, Ernst ile evliydi. Bunun verdiği korku ve kırgınlık mektuplara hep yansıdı. Kafka için Milena’nın mektupları o kadar değerliydi ki, gün geçtikçe mektuplarını çoğalttı, bir günde iki mektup gönderdiği zamanlar dahi oldu.

Mektuplar o dönemin sosyal ve ekonomik yapısını da anlatır fakat ben mektuplardaki aşk üzerine değineceğim. Kafka’nın güçlü sevgisini, onun dilinden, mektuplarından alıntılarla anlatmaya çalışacağım. Altı çizilmişlikler getiriyorum size Kafka’dan, en Milena dolularından. Hasret kaldığımız mektuplardaki o zarifliği her satırda anlamak mümkün. İşte Kafka’nın mektupları:

v  “Kalbimin bir köşesinde sizin için küçük bir kırgınlığın bulunması dengeyi sağlayacağı için neyse ki bu kızgınlık olumsuz bir durum değil…”
v  “Sevgili Bayan Milena, günler o kadar kısa ki, sizinle ve önemsiz birkaç ufak işle hemen bitiveriyor. Gerçek Milena’ya yazmak için neredeyse hiç zaman kalmıyor ama daha gerçek olanı bütün gün buradaydı; odamda, balkonda, bulutların arasında…”
v  “Bir mektup, bir tek haber yetmiyor mu? Tabii ki yeter, ama başımı arkaya yaslayıp mektupları yudumlamak, durmadan içmek istiyorum. Bunu bana açıklayın öğretmen Milena…”
v  “Birazcık yönümü kaybettim ama bana eşlik ediyorsanız önemli değil, o zaman ikimiz de kaybolmuş oluruz…”
v  “İnsanlar birazcık mutlu oldukları anlarda boş konuşabilirler…”
v  “Bu kadar yeter, bitmek bilmeyen bu beyaz kağıtlar insanın gözünü yakıyor ve yaktıkça da daha fazla yazmaya neden oluyor…”
v  “Mektubunuzu almak ve uykusuz bir kafayla cevap vermek zorunda olmak ne güzel. Ne yazacağımı bilmiyorum, yalnızca satırların arasında dolaşıyorum, gözlerinizin ışığı altında, güzel bir gün gibi hissettiren…”
v  “Size nasıl geldiğimi dikkate alın Milena, otuz sekiz yıllık bir hayattan sonra, hiç beklemediğim anda, özellikle şimdi, böyle geç bir zamanda, umulmadık bir yol kavşağında sizi görüyorum Milena…”
v  “Ne güzel yermiş burası. Aman Tanrım, Milena, keşke siz de burada olsaydınız, ah benim zavallı, akılsız kafam. Ama sizi özlediğimi söylesem yalan söylemiş olurum: Bu en kusursuz, en acı verici büyü, buradasınız, en az benim olduğum kadar buradasınız; ben neredeysem benim varlığımdan daha fazlasıyla siz de oradasınız…”
v  “Yeraltında mışıl mışıl uyurken bunları ortaya çıkarmaya ne gerek var ki? Bunlar sıkıntı ve üzüntü verici şeyler, insanı da aynı yönde etkiliyorlar. İki saatlik yaşam iki sayfalık yazıdan daha iyidir diye emin olmayın, yazı yoksuldur ama daha temizdir…”
v  “Kasvetli bir sessizlikti ama söz konusu siz olduğunuz için çok üzücü değildi…”

Alıntılar bu zariflikte ve bu sevgiyle bir süre daha devam edecek fakat sonrasında ne yazık ki Kafka’nın huzursuzluğu ve korkuları mektupların bitmesine neden olacak. İki yılın ardından, mektupla başlayan aşk yine mektupla sona erecek… Ve benim Kafka’dan seçtiğim altı çizilmişliklerim, en kısa zamanda devamı gelecek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder