Translate

17 Temmuz 2014 Perşembe

Ben Filistin'im Bugün


     Ben Filistin’im bugün,
Sokaklarım gözyaşı dolu, kan dolu,
Köşe başlarında her cesette annesini arayan çocuklar dolu.
Filistin’im bugün,
Kaldırımlarım yalnızlık dolu, çaresizce çocuklarını hastaneye yetiştirmeye çalışan babalar dolu.
Sofralarım kurşun dolu.
Niyet edecekken oruca, şehadete niyet eden gençler dolu.
Küçük bedenlerim büyük yaralarla dolu.
Gözlerim kin dolu, nefret dolu.
Ben Filistin’im bugün.
Yüreğim İsrail askerine küçük elleriyle attığı taşla ailesini koruyan çocuğun cesaretiyle dolu.
Bir köşede oturup sessizce, yalnızca duaya sığınan annelerin teslimiyetiyle dolu.
Ben Filistin’im bugün.
Yapılan zulme bir çok Müslüman ses çıkarmasa da dilim şükür dolu.
Filistin’im bugün.
Evlerim, camilerim darmadağın olsa da, içim –El Kahhar- isminden aldığım umutla dolu.
Ben Filistin’im bugün.
Sokaklarım yılmadan cihad edecek yiğitlerle dolu.
Bugün Filistin’im ben.
Dilimde avuç dolusu dualar.
Yüreğimde cehennemin varlığının şükrü.
İçim ümmet bilinciyle inanç dolu.

13 Temmuz 2014 Pazar

Sabır Kuvvetlidir Ateşten


Bir çocuk gülümsemesine bakıp değer biçiyorum kelimelere. Saf mutluluklar topluyorum –önüm, arkam, sağım, solum- ile başlayan aranıştan. Enerji doluyorum küçük şeylere dünyalar kadar değer verilen o yaştan.
Kapı önlerinde oynayan çocukluk kalmadı, nitekim ben dahi geç kaldım o zamana. Duvarlar arasında büyüdük ve eksik kaldık bazı duygulardan. Ama o duvarlara rağmen bildik oynamasını, mutlu olmasını. Oyuncak bebekler, arabalar, çocukluğun olmazsa olmazı birkaç anıyı da raflara kaldırıp, büyüdük sonrasında.
Mutluluk kelimesinin tekrarından affınıza sığınıyorum fakat çocuk seslerinin kelime karşılığı bu benim alemimde; masumca mutluluk, habersizce mutluluk, korkusuzca mutluluk, safça mutluluk…
Şimdi geri sarıyorum her şeyi:
Gördüğüm, duyduğum, aldığım haberler sağır ediyor ve duyamıyorum tek bir çocuk sesini.
Lâl oluyorum, söylenecek bir söz bulamıyorum. Kan ve darmadağın olan şehirden başka hiçbir şey göremiyorum.
Kardeşlerimizin acısına nasıl ortak olunur, elden ne gelir, günlerdir bunu düşünüyorum. O fotoğrafları gördükçe hiçbir çocuk yüzünde bahsettiğim mutluluğu bulamıyorum. Rafa kaldırılan büyüme emaresi o oyuncaklar yerine bombalarla tanışan  çocukların hislerini, düşüncelerini silip atacak hiçbir şey bilmiyorum.
Kendisine kanlar içinde veda ettikleri için ailesine küsen çocuğun, bundan sonraki hayatında o sahneyle nasıl mücadele edebileceğini, geleceğini hangi hayale sığdırabileceğini bilmiyorum. O kalbin kinine hangi kurşun tesir eder bilmiyorum.
“Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var”dan aldığım ilhamla, duama saklanıp dinmesini bekliyorum.
Baba çaresizliklerinin, anne gözyaşlarının, çocuk korkularının dinmesini bekliyorum.
Hiçbir kötülüğün cezasız kalmayacağını söyleyen inancımın verdiği sabırla bekliyorum.
Özellikle içinde bulunduğumuz bu ayda, dualarınızda yer vermeniz gereken müslüman kardeşlerimizi hatırlatmak istiyorum.

Dua ve hayır ile…

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Hasıl-ı Kelam


















Hali kalmamış düşlerin,
Feri sönmüş gözler misali,
Görememiş gerçeği,
Dayanamayıp sonrasında
Yığılıvermiş boş bir sokakta.
Bir ses geçip gitmiş usulca,
Üstelik büyük bir umursamazlıkla,
Hem zaten yabancıyız da,
Biraz da boşuna.
Hasıl-ı Kelam:
Yitip gitmek kolay bu kalabalıkta…

3 Temmuz 2014 Perşembe

Söz Uçar, Yazı Kalır

Uzun zamandır paylaşmak istediğim fakat kitap çıksın öyle, kitap gelsin öyle diye diye bir türlü fırsat bulamadığım bir haberi paylaşmak için yazıyorum. Bu blogun bir çok yeniliğe bir kapı olduğunu daha önce çok kez belirttim. Şimdi de bir örneği seriyorum gözler önüne. Hayatımın ilerleyen zamanlarında geriye dönüp baktığımda, hoş bir deneyim olarak kalacak, içinde ismim yazılı bir kitap var şimdi elimde. Üstelik kırk güzel gönülle bir güzel kelamı ele aldığımız bir kitap. 
Biz yetim kalan ümmet yetimlerimizi yazmaya çalıştık, her satırda kalbimiz biraz daha parçalanarak, asla unutmamamız gereken imtihanlarımızı hatırlattık. Ve işte: -Ümmetin 40 Yetimi-


40’lar kulübü ile daha önce tanışmadıysanız kısa bir özet geçmeliyim.
“Söz uçar, yazı kalır” demiş ya atalarımız, bir nokta da biz bırakalım ardımızda dedik. Dedik ve sarıldık kalemlere. Biz kim miyiz? Kırk kişilik kocaman bir aileyiz. Savunduğumuz gerçeklerimiz ve tüm samimiyetimizle kalbimizde taşıdığımız davamızdır hece hece satırlara dökülen. Farklı şehirlerden, farklı yaşlarda, farklı farklı hayatların senfonisiydi bu. Birbirini tanımayan ama kardeşcesine birbirine sarılmış 40 insan, 40 mektup ile açıyor kapılarını sizlere. Hiçbir ayrım olmadan yalnızca yüreğini ortaya koyan müstesna kişiliklerin oluşumudur 40′lar Kulübü. Sizler de bu aileden biri olabilir, ardınızda bu yalan dünyaya bir eser bırakabilirsiniz.
 Diyor 40’lar kulübü ve her kitapta bir başka konuyu kırk kişi kendi penceresinden ele alıyor, kırk farklı kalp dile geliyor. Bu toplulukla tanışmak bana 20. Kitapta nasip oldu çok şükür ve o kırk gönülden biriyim artık.

Böyle bir fırsatın elime geçmesi, ilk yazıyı yazarkenki tedirginlik, her ne kadar kendime güvenemesem de korkarak beğenilir mi düşüncesiyle göndermek, çıkacağı günü beklemek, kitabın basıldığı haberini almak, kitapların elime ulaşması tüm bunların heyecanını anlatmıyorum bile. Anlatamıyorum demek daha doğru belki de. Ama gerçekten ilerleyen yıllarda, iyi ki böyle bir heyecanı tattım, diyebileceğim tatlı bir deneyim ve hoş bir mutluluk.
Sırada 22. Kitap var ve çok yakında onu da paylaşacağım burada.
Tüm bu anlattıklarım yeterli mi bilmiyorum ama geçmiş kitaplara, daha fazla ayrıntıya ulaşabilmek için 40’lar Kulübü’nü ziyaret etmeniz iyi olacaktır. Kim bilir belki de gelecek kitaplardaki o kırk güzel gönülden biri de siz olursunuz.

Dua ile…