Translate

26 Ekim 2014 Pazar

Hoş Gelişler Ola

Bahsetmek istediğim, hakkında konuşulacak çokça şey
sorunlarımızla, sorumsuzluklarımızla
bir şikayetname bugünlerde sözlerim.
düşünmeye ihtiyaç vardı
bir süreliğine –yazma- işini yavaşlatmaya
grev desek yalan olmaz aslında
devamının ayaklanma olmasından korkup, başladım yine yazmaya
üstelik alışkın olmadığım bir tarzla
anca buna sığdırdım şikayetlerimi.
ama hoş görürsünüz biliyorum
bunu deyince hoş görmek zorunda değilsiniz
ama okur hoş görür bilesiniz
sahi okur olmak güzel değil mi? ben okuyorum
okuduğum şairlerden, yazarlardan etkileniyorum
çok seviyorum bazen
ama sevdiklerini sevmiyorum
şaşıyorlar çoğu zaman, beşerler en nihayetinde
şaşışlarını kaleme almalarını seviyorum
sahi okur olmak güzel
en çok bu mesleği seviyorum.
-ne iş yapıyorsun?
-okurum efendim
-ne okuyorsun
-yaşamı
çünkü zaten her yazılan yaşamımızdan çıkmaz mı?
bundandır şair yazar ayırt etmemem
yazdıysan okurum, okumak zorundayım
yaşamın içinden gelen her şey aynı derecede önemlidir çünkü
biri kalbe daha çok dokunduysa
yazarın suçu ne?
sen kalbini düzeltmeyi denesene
evet okurum efendim,
doğayı, bulutları, kedileri çok güzel okurum
güzel evet
çünkü güzel olan her şey bunu hak ediyor bayım
lakin kalpleriniz okunamayacak kadar karışık: okuyamıyorum
-asıl gelmek istenen konu -amaca ulaşmanın haklı gururu-
ihtiyaçlardan bahsediyoruz her gün, her an
giyinme – barınma – beslenme
bu kadar mı sahi?
düşünmek de bir ihtiyaç: zaruri üstelik
hele de güven
güvenmek de bir ihtiyaçtan doğar bence
bencillikten öte tüm bence’lerim
okur katılmak zorunda değil
hem dedim ya: yazarın suçu ne?
ortalama dört yüz kelimeyi geçmiyormuş yazdıklarımız, konuşmalarımız
insanın bunu duyunca yazıya da güvenesi gelmiyor
dört yüz kelime
sayfamdaki kelimeleri saysam daha az gelecek biliyorum
kendimden de utanıyorum, hepimiz adına da insanlıktan.
süslü cümleler kursam bilinmeyen kelimelerle dolu
bu kez de anlaşılma kaygısı
yollar hep çıkmaz
peki suç kimde?
eski Türkçe neden var?
başındaki –eski- niye?
uzaklaşıyorum konumdan
bir kelime oyunu yapmak isterdim
uzaklaşabilsem bulunduğum konumdan
ama kök salmışız şehirlerimize
gitmek olamıyor bizce
biz kimiz?
neye nasıl neden kararlar veriyoruz?
madem beşeriz neden güvenmiyoruz birbirimize
burada daha çok –güvenemiyoruz- demek isterdim
güvenemiyoruz sahi
kök salmışız dedim ya bir dalımız kırılsa soluyoruz
dallarımızı sakınıyoruz güya
çünkü -beşer şaşar- sözünü öyle kazımışız ki zihinlerimize
her şaşkınlığı görmezden gelebilecek beşerler var oysa içimizde
-öyleydim- desem
-egoistim- demekle aynı mı olur bilinmez
di-li geçmiş zamanı da sevmem oysa
ama –dim
geldim
kurutarak köklerimi
mevsimlerin en güzeline inandırdım kendimi
sabrı koydum heybeme
geldim
mektuplarla
yalınayak geçerek taşlıklardan
geldim
açılacak diye kapılar
en güven dolu meyvelerimle
toprağı bırakıp geldim
gül kolonyanız var mı
tütün ya da limon da olur fark etmez
ikram adettir, kuraldır belki
onu da boşverin
kuralları da delip geldim
yazmaya geldim
güvensizlikten arınıp, dört yüz kelimeye inat
evet inat
tüm olumsuzluklarla inatlaşmaya geldim
-Allah yeniden başlayanların yardımcısıdır- diyor Tarık Tufan
yeniden başlamaya geldim
kayıplarımla, kazançlarımla geldim
soğuk ve yağmurlu bir sonbaharda
evet evet sonbaharda
her şey son değil mi zaten
belki de son nefes, son görüş
neyse işte
geldim
affınıza sığınıyorum açın kapıyı ve aralayın sayfayı
güvenin - eleştirin - sevin
ama tüm bunları belli edin
ben geldim
ezberlerden uzak, uzunca sözlerle geldim
sözlerinize ihtiyacım var
bunu bilerek geldim; en davetkar edayla
hoş gelişleriniz ola
her gelişin hayırlara vesile olması duasıyla…

Dinlesen Seversin: Bülent Ortaçgil - Sana Geldim