Translate

14 Şubat 2014 Cuma

Kulağa Hoş, Gönle Hoş




Yollar kadar büyümeli insan.
Ne yaşı, ne de görmüşlükleri kadar.
Yalnızca yürüdüğü kadar ve kazandığı kadar kalpleri.
İnsan mutlu olduğu kadar vardır felsefesinin aksine; mutlu ettiği kadar sağlam olmalı adımlar. Hayaller kurarken bir başkasının hayalini gerçekleştirme ihtimali, yalnızca kulağa değil gönle hoş gelendir en çok.
Biz ki en sevilenin “Kalp kırmak, Kâbe’yi yıkmak gibidir” öğüdüyle donatmalıyken dört yanı.
Bu bitmek bilmez kavgalar yakışır mı bize?
Öyle setler kurmuşuz ki çevremize, tek başınalığa itmiş bu duygu bizi ve işlemiş zihinlerimize bencilliği.
Düşünmez olmuşuz yolun sonunu ve tükeneceğini nefesin.
Çevremizde olup bitenlere sağır yetiştirilip saklanmışız koşuşturmalarımızın, bahanelerimizin arkasına.
Deve kuşu misali oysa…
Değil mi ki başı da sonu da yalnızca tarihlerde saklanmış bir yaşam elimizdeki.
Renkli, renkli olduğu kadar gri.
Dopdolu ve bir o kadar da geçici.
Bundandır belki kalıplara sığdıramamak veyahut sığdırdığımız kalıplardan hep kaçıyor olmak.
Sözün özü: hayat bazen başkalarının mutluluğunda gizli.
Klasikleşmiş olanları söylemek anlamsız, bu sabah dışarıda her gördüğünüze gülümseyerek ‘günaydın’ dileklerinde bulunun mantığının ‘delilik’ adını alalı bir hayli zaman olan ülkemde bunu önermek gerçekçi değil.
Ama bir sabah uyandığınızda merak ettikleriniz magazin ya da haberler olmaktan çıkıp sevdiklerinizin hayalleri neler ve bunlar nasıl gerçekleşir olursa belki de o gün, başta bahsettiğim yolu yarılamış oluruz.
Bunun adı iyimserlik ya da saflık değil, zira olması gerekenlerdir bunlar.
Kenar notu: mutluluk; kulağa hoş gelse de, bir başkasının mutluluğu gönle hoştur aslında.
Yunus Emre’nin dizelerini unutmadan yaşamak umuduyla…
Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder