“Sabret ki her şey hissettiğin gibi olsun.
Sabret ki her şey gönlünce olsun…”
Mevlana
Her gecikmişlik sonunda aynı mahcupluğu, aynı geç
kalınmışlığı ve aynı özlemi içine gizleyen giriş cümlesiyle: Uzun zaman sonra
yeniden, neyi nasıl dile getireceğim konusunda belirsiz bir şekilde başlıyorum
yeniden yazmaya.
Blogu açtığımdan bu güne kadar ihmallerimden bahsettim hep. Can
sıkıcıydı zira. Bazı telaşlar ve sorumluluklar işin içine girince insan kendini
mutlu hissettiği şeyleri yapmaktan uzaklaşıyordu. Uzaklaştırıyordu tüm
koşuşturmalar. Ama yine de bir umut veriyordu sabrıma, dönüşümün yeniden bu
sayfaya olacağına dair bir sevinç ve kavuşma…
İşte yine böyle bir süreç sonrası, biraz yorgun biraz şaşkın
bir haldeyim şimdilerde. Çünkü bitti. Her mezun bitince değerini anlayacaksın
okulun derdi. Tam olarak öyle oldu. İçindeyken zamanın akmadığını, akrep ile
yelkovanın bana inat durduğunu düşündüğüm okul -daha dün başlamıştım yıllar ne
çabuk geçti- hisleriyle bitti. Ve geriye güzel anılar kaldı sadece. Hep
gülümseyerek hatırlayacağım, iyikilerle donatacağım anılar…
Sabretmek gerekiyormuş Deryadil, söz konusu okul veya iş
olsun, belki bir hastalık belki bir dert, belki sevdiklerimiz, işte konu ne
olursa olsun zamanın her şeye inat geçtiğini bir gün olsun unutmadan sabretmek
gerekiyormuş. Hani tahavvülleri yazdığım yazımda Bülent Akyürek’in bir sözünden
bahsetmiştim; “Kabeden başka hiçbir şey sabit değil.” Diyordu. Kural bu kadar
basit aslında. Her şey değişmeye mecburken ve bunu biliyorken, içinde
bulunduğumuz zamanın da değişeceğine doğum ve ölümlerle tanık oluyorken,
bununla mücadelenin tek yolunun sabrı diri tutmak olduğunu deneyimlemişken zor
da olsa bunu hayata geçirmek gerekiyormuş.
“Zor” kelimesi insanı içine hapseden parmaklıkların ana
maddesi gibi. Biliyorum zor. Sabretmek de, sabretmek yetmezmiş gibi
sabrettiğimiz andan güzel anılar çıkarmak da, gülümseyerek hatırlamak da… Zor
Deryadil. Nefes aldığımız her anın hakkını vermek gibi, hakkını verebilmek için
gereken sabrı göstermek de zor. Böyle hissettiğim anlarda kafamı kaldırıp
masama astığım sözleri tekrar tekrar okurken, öylece izlerken bulurum kendimi.
Bir öneri olsun benden sana, insan kendisinin en iyi motive kaynağıdır çoğu
zaman. Ve ne tezattır ki yine kendisidir motivasyonunu dibe vuran. İşte bunun
için iki söz var her sabah bana umut ve zorluklara karşı güç olan.
“En güzel gün bugün…”
“Bizde Allah isterse
kuşlar filleri yener…”
Gözünün gördüğü her yeri doldur bu sözlerle Deryadil, perde
niyetine indir göz kapaklarına. Çünkü her güne hayatının en güzel günü gözüyle
bakmadan o gün güzel hatıralar vermiyor sana. Ve zorluklar karşısında Allah
isterse kuşların filleri yeneceğine dair inancın olmadan güç bulamıyorsun asla.
Sözün özü; hayatında tüm olup bitenleri nikbin bir havayla
karşıla Deryadil. Çünkü hayat biraz da bizim onu nasıl gördüğümüz ile ilgili…
Aynı durumda olduğundan mıdır bilmiyorum sanki duygularıma tercüman olmuş yazı çok içten gerçekten devamını bekliyorum ��
YanıtlaSil