Çokça
kez okuduğumuz, yazdığımız dizelerin arkasında neler saklıdır bilmeyiz. İnce
ince işlenmiştir oysa şiirde anlam bulan kelimeler. “İlim, ilim bilmektir.
İlim, kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin ya nice okumaktır.” Diyor, Yunus
Emre. Kendimizi bilmek, tanımak ilim ile bu kadar bağlı aslında ona göre. Sahi
insan kendini bilmeden ne öğrenebilir ki?
Çağlar
öncesindeki tapınaklara bakıldığında bile “Kendini Bil” yazısını görebilirken,
günümüzde buna ne derece dikkat ediyoruz? Kendini bilmek denince en sevilen
yemek, sevilen renkten ötesine gidemiyoruz belki de. Peki bu kadar vurgulanan
ve Yunus Emre’nin ilim diye tanımladığı bu bilgi neden bu kadar önemli?
Kendimizi
bilirsek, insan kavramını biliriz, insanı bilmek, yaratılışı bilmektir.
Yaratılışı bilmeyen doğayı bilir mi? Her şey birbirine bu kadar bağlıyken ve
düzen içindeyken kendimizi tanımadan devam ettiğimiz yaşamın bize vereceği
zararlar kaçınılmazdır. Madem kendini bilmek insanı, insanlığı bilmektir, bunun
tersi düşünüldüğünde kendini büyük gören ya da büyüklüğünün farkında olmayan
insanlarla karşılaşmamız son derece normaldir.
Okumak
gerek ve araştırmak. Kendini bilmenin, tanımanın yolu bunlardan geçmekte. Ancak
kendini bilen birey, insanı ve yaratılışı anlar, insanda kendinden izler görür.
Ve yaratılışı anlayan insan doğayı okur.
“Kendinden
kendine sefer eyle.” Diyor, Mevlana. Bir an durup düşünsek ve seferler yapsak
kendimize. Küçük kaçamaklar koysak adını ve bilsek kendimizi. Hislerimizi,
yeteneklerimizi, inanç, duygu ve düşüncelerimizi… Denesek yalnızca ve sıyrılsak
cehaletin parmaklıklarının ardındaki hapis hayatımızdan.
Kendini
bil, bu en güzel adımdır hakikate.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder