Translate

15 Aralık 2013 Pazar

Ölüm Ölmüyor...





      Ölümlü dünya… Dilimize pelesenk olan ve uğruna var olma amacımızı unuttuğumuz, en iyi olabilmek için çabalarken hırsımıza yenik düştüğümüz, renkli halleriyle bizi büyüleyen; ölümlü dünya…
      Sahi, “ölsem de kurtulsam”ı isyana çevirirken hiç mi düşünmeyiz ölümün gerçekten kurtuluşumuz olması için neler yaptık diye. Dünyadaki başarımız adına yaptıklarımızı, aldıklarımızı, sattıklarımızı düşünürken hiç mi sormayız kendimize “ölümden sonrası için, hesabım için elimde neler var?” diye.
      Boğuluyoruz. Kalabalık ve geçici dünyamıza kanıp, gerçekleri unutup boğuluyoruz. Doymak bilmez hallerimiz, “o olmazsa olmaz” diye nitelendirilen eşyalarımızı kendimize yük edip her geçen gün bükülüyoruz.
      Misal ben, her yolculuk öncesi ayrılamadığım eşyalarım yüzünden oluşan valizlere bakıp “bunları nasıl taşıyacağım” kaygıma inat bıkmadan getirip götürdüklerime öyle alışmışım ki sanki hep benim kalacaklarmış gibi, sanki gerçekten benimmiş gibi…
      Ölüm adına döktüğümüz gözyaşlarımız. Biz ki izlediğimiz filmin, okuduğumuz kitabın kahramanının ölümüne dahi bu kadar üzülürken kendi akıbetimizi düşünsek ne büyük pişmanlıklar duyarız kim bilir.
      Duamız kurtarıcımız. Çünkü; bizim duamız en büyük merhamet sahibine, bizim duamız affetmeyi en sevene.
"Ey rahmeti bol padişah
Cürmüm ile geldim sana
Ben eyledim hadsiz günah
Cürmüm ile geldim sana…"

      Maksadım ne umutsuzluk ne de suçlama. Hatırlatmak istediğim tek şey var.

Ölüm Ölmüyor…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder