Translate

21 Ocak 2015 Çarşamba

Milena'ya Mektuplar - III

“Size nasıl geldiğimi dikkate alın Milena, otuz sekiz yıllık bir hayattan sonra, hiç beklemediğim anda, özellikle şimdi, böyle geç bir zamanda, umulmadık bir yol kavşağında sizi görüyorum Milena…”

Kafka ve Milena aşkını, o benzersiz mektupları ve korkularını bundan önce Milena’ya Mektuplar –I ve Milena’ya Mektuplar – II yazılarımda anlatmaya, alıntılar ile de o beyaz kağıtların nasıl bir aşka dönüştüğünü göstermeye çalışmıştım. Mektuplardaki “Siz”den “Sen”e geçişin verdiği mutluluğu ve heyecanı sizinle paylaşmıştım. Bu kez artık “Siz” yok ve hatta mektupların sonuna “F.Kafka” yazıp imza atmaktansa “Senin” yazıp göndermek var…

Milena’nın sevmekten vazgeçemediği bir eşi var, Kafka kadar çok sevdiği bir eşi. Bunu bir mektubunda “Haklısın, onu seviyorum. Ama F. Seni de seviyorum…” diyerek belirtmiş olacak ki, Kafka bu alıntı ile şu sözleri yazıyor: “-Haklısın, onu seviyorum. Ama F. Seni de seviyorum.- diye yazmışsın. Bu cümleyi dikkatle okuyor, özellikle “de” üzerinde duruyorum. Tümü doğru. Eğer doğru olmasaydı sen olmazdın ve sen olmasaydın ben nasıl olurdum.”

Ama işte Kafka’nın sevgisi engel tanımıyor ve buna rağmen Milena’nın gönderdiği resimle dünyanın en mutlu seveni olabiliyor. “Görevli mektubunu getirdi ve hemen merdivenlerde açtım –aman Tanrım içinde bir resim, asla yok olmayacak, bu mektubu yılın, tüm zamanların en iyi mektubu yapacak, harikulade, tamamıyla olağanüstü hissettiren bir şey.”

“Kalbimde içerisinde sen varken her şeye katlanabilirim, mektupsuz geçen günlerin korkunç olduğunu yazdıysam bile bu gerçek değil, sadece çok zordu.”

“Bugün gelen iki mektup gibi kısa, neşeli ve hazırlıksız, aniden yazılan mektuplar sanki (sanki, sanki, sanki) bir orman, yakalarının ucunda rüzgar, Viyana’dan bir manzara gibi. Seninle olmak ne güzel Milena…”



“Dünya tarihi boyunca benden daha iyi durumda olan bir imparator var mı? Odama giriyorum ve beni bekleyen üç tane mektupla karşılaşıyorum ve onları açmak, arkama yaslanmak ve böylesine şanslı, mutlu olduğuma inanmak dışında hiçbir şey yapmam gerekmiyor.”

“Benim mektuplarımın seni üzdüğünü söylemekte haksız mıyım? Ama haklı olmak neye yarar? Eğer senden mektup alırsam haklıyım ve her şeyim var, eğer almıyorsam ne hakkım ne hiçbir şeyim, hayatım bile yok demektir.”

“Bu şekilde saçmalıyorum, çünkü seninleyken her şeye rağmen çok iyi hissediyorum.”
“Bugün gelen sevgi dolu, neşeli, uğurlu mektup, nasıl olursa olsun tam bir kurtarıcı. Milena kurtarıcılar arasında.”

“Mektupların böyle gözlerimi görmez hale getirmesi çok ilginç Milena…”

Tüm bu sevgi dolu sözler sonrası ikinci buluşma için konuşurken buluyorlar kendilerini. Heyecanlılar ve bir o kadar tedirgin. Kafka’nın da Milena’nın da haklı korkuları yine var ve bunu şu sözlerle anlatıyor Kafka: “Son iki-üç mektuplar buluşmayla ilgili bu telaş nedir? Aslında mutlu olmalıyım ama olamıyorum çünkü mektuplarında gizli bir korku var, benim lehime veya bana karşı bir korku mu bilemiyorum ama buluşmak istemenle ilgili telaş ve acelede bir korku var. Ama ne olursa olsun ben böylesine bir fırsat doğduğu için mutluyum.”

“Ne zaman birbirimizi görebileceğiz artık? Neden adını bir buçuk saat içerisinde üçten daha fazla duyamıyorum?”

“Bu yüz yüze görüşmemizden önce alacağın son mektup olacak. Ve son bir aydır hiçbir şey görmeyen bu gözler, seni görecek…”

Buluşma gününü bu kadar heyecanla beklerken buluşmanın şimdilik iptal olması ve biraz daha bekleyecek olmaları Kafka’yı üzse de o kendini bir köstebeğe benzeterek şu sözleri yazıyor: “Sadece karanlıktan senin evine çıkan dar bir tünel bulduğum için çok mutluydum. Beni sana getirecek bu tünele tüm benliğimle attım kendimi ama karşıma aşılması imkansız lütfen –gelme kaya-sı çıktı, hızla kazdığım bu tünelden şimdi yine tüm benliğimle, bezgin bir şekilde geri dönmeli ve tüneli kapatmalıyım. Gördüğün gibi bu biraz üzüyor ama bu konudan bu kadar ayrıntılı olarak bahsedebiliyorsam çok da kötü değilim demektir. Sonuçta insan yeni tüneller kazabilir, ne de olsa eski bir köstebeğim…”

Belki yeni tüneller kazılacak ve mektuplar bir süre daha böyle devam edecek. Ama bu korku ve endişe sadece iki yıl dayanabilecek. Kafka’nın “Neyse ki Pazar günü beraber olacağız, beş-altı saat, konuşmak için çok az ama sessizliği paylaşmak için uzun bir süre.” Dediği ve beklediği buluşma Milena’ya Mektuplar – IV yazımda gerçekleşecek.

Kafka’nın Milena’sına dediği gibi; “Bu beyaz kağıtlar insanın gözünü yakıyor ve yaktıkça da daha fazla yazmaya neden oluyor…”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder