Bir çocuk gülümsemesine bakıp değer
biçiyorum kelimelere. Saf mutluluklar topluyorum –önüm, arkam, sağım, solum-
ile başlayan aranıştan. Enerji doluyorum küçük şeylere dünyalar kadar değer
verilen o yaştan.
Kapı önlerinde oynayan çocukluk
kalmadı, nitekim ben dahi geç kaldım o zamana. Duvarlar arasında büyüdük ve
eksik kaldık bazı duygulardan. Ama o duvarlara rağmen bildik oynamasını, mutlu
olmasını. Oyuncak bebekler, arabalar, çocukluğun olmazsa olmazı birkaç anıyı da
raflara kaldırıp, büyüdük sonrasında.
Mutluluk kelimesinin tekrarından
affınıza sığınıyorum fakat çocuk seslerinin kelime karşılığı bu benim alemimde;
masumca mutluluk, habersizce mutluluk, korkusuzca mutluluk, safça mutluluk…
Şimdi geri sarıyorum her şeyi:
Gördüğüm, duyduğum, aldığım haberler
sağır ediyor ve duyamıyorum tek bir çocuk sesini.
Lâl oluyorum, söylenecek bir söz
bulamıyorum. Kan ve darmadağın olan şehirden başka hiçbir şey göremiyorum.
Kardeşlerimizin acısına nasıl ortak
olunur, elden ne gelir, günlerdir bunu düşünüyorum. O fotoğrafları gördükçe hiçbir
çocuk yüzünde bahsettiğim mutluluğu bulamıyorum. Rafa kaldırılan büyüme emaresi
o oyuncaklar yerine bombalarla tanışan çocukların hislerini, düşüncelerini silip
atacak hiçbir şey bilmiyorum.
Kendisine kanlar içinde veda ettikleri
için ailesine küsen çocuğun, bundan sonraki hayatında o sahneyle nasıl mücadele
edebileceğini, geleceğini hangi hayale sığdırabileceğini bilmiyorum. O kalbin
kinine hangi kurşun tesir eder bilmiyorum.
“Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var”dan
aldığım ilhamla, duama saklanıp dinmesini bekliyorum.
Baba çaresizliklerinin, anne
gözyaşlarının, çocuk korkularının dinmesini bekliyorum.
Hiçbir kötülüğün cezasız kalmayacağını
söyleyen inancımın verdiği sabırla bekliyorum.
Özellikle içinde bulunduğumuz bu ayda,
dualarınızda yer vermeniz gereken müslüman kardeşlerimizi hatırlatmak
istiyorum.
Dua ve hayır ile…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder