Sorgulama
seanslarının cüretkarlığı ile başlıyorum. Uzun zamandır aklımın bir köşesine
hapsettiğim bu duyguyu süslü bir kelimeye adıyorum. Her an yaşadığımız,
yaşayabileceğimiz “tahavvüller”. Hatta her nefeste bazen. İnsan bunu bilince
korku dolu bir odada bulmuyor mu kendini? Bir dakika sonramızı bilememekten
bahsederiz çoğu zaman, bundandır yaşıyor oluşumuz güven vermez bize zira nice
nefesler kesilmiştir yanı başımızda. Hem en büyük tahavvül bu değil midir?
Yanımızda olan birinin birden kaybolması, sonra sesini unutmak, hatıraları
soyutlaştırmak, son bakışı gözlerine perde niyetine serip bir türlü
kurtulamamak… Sahi insanoğlu buna niye alışır?
Hayatlarımızda
her an bir şeyler değişiyor. Aldığımız kararlar bile bu değişimlerin esiri olup
mutsuz etmeye başlıyor. Yaşadığımız şehirler, çevremizdekiler, okullarımız,
bölümlerimiz ve daha saymakla bitmeyecek en basitinden en önem arz edene kadar
her şey bir zaman sonra değişime uğruyor. Fazla değişimin getirdiği nankörlük
olacak ki bir süre sonra nasıl olsa değişebilir bilinci bizleri tatminsizliğe
itiyor. Memnuniyetsizlik, şikayet, gitme istediği ve bir çoğu bundan
kaynaklanıyor. Ama biz buna da alışıyoruz. Başta dediğim gibi ölüme alışan her
şeye alışırmış gibi geliyor bazen.
“Çünkü
ahir zamandayız. Her şey; insanlar, kavramlar, eşyalar, nesneler, düşünceler
fırıl fırıl dönüyor. Kabe’den başka hiçbir şey sabit değil.” Diyor Bülent
Akyürek bir kitabında. Çevremize detaylıca bir baktığımızda sabit olan neler
var gerçekten? Ahir zaman diyoruz tüm değişiklerin adına. Sonra büyüklerimiz
hazır gıdaya teknolojiye bağlayıp unutkanlık diyor bu her şeye alışmalarımızın
adına. Bir soru daha geliyor tabiî ki akla; alışıyor muyuz yoksa eskiyi
unutuyor muyuz? Bu soruya bulduğumuz cevaplar neyi değiştirecek diye de
düşünmeden edemiyoruz. Sahi ne değişir ki, alışmak da unutmak da eskiyle yeni
arasına çekilen setlerden başka bir şey değil aslında. Bir nevi kendimizi
kandırmak. Onca şeyi hiç yaşanmamış sayıp anılarımızı, yaşanmışlıklarımızı,
gülüşlerimizi, gözyaşlarımızı defnetmek.
Nitekim
tahavvüller işte, her duygu bu kelimeden türüyor bence.
Bir şeyler değişiyor mutlu
oluyoruz.
Bir şeyler değişiyor
üzülüyoruz.
Bir şeyler değişiyor
özlüyoruz.
Bir şeyler değişiyor pişman
oluyoruz.
Bir şeyler değişiyor
seviyoruz.
Bir şeyler değişiyor nefret
ediyoruz.
Ama
o bir şeyler hep değişiyor işte. Ve biz hep yenilere alışmaya çalışıyoruz. Ne
diyelim, görünen o ki değişimler hep olacak, ama en önemlisi; dersler almak tüm
tahavvüllerden. Hayatınızdaki her değişim güzellikler getirsin size. Çünkü şu
bir gerçek ki; “Kabe’den başka hiçbir şey sabit değil...”
Sabit duran ne var şu hayatta,
YanıtlaSilDeğişmiyor mu her şey zamanla?
İnsan, mevsim, yeryüzü ve gökyüzü
Hatta toprağa kök salmış ağaçlar da...
Hissettirmeden değişir her şey yavaşça,
Geride kalanlar anı adını alır zamanla,
İyi kötü hiçbir anı unutulmaz aslında ama,
Unutmak denir tüm alışılmışlıkların adına.
Demiş şair..